12 Eylül 2012 Çarşamba

Güneydir benim diğer adım

Benim içimde yıllardır bitip tükenmeyen bir Muğla sevgisi vardır. Öyle böyle bi sevgi değil bu. Marmaris’ten Yeniköy’e, Datça’dan Yerkesik’e, Ören’den Çubucak’a, Bozburun’ dan Fethiye’ ye, Dalaman’dan Doğanköy’e, Çökertme, Milas, Bodrum ve adını sayamadığım görüp görmediğim her köşesini severim Muğla’nın. Muğlalıları da, benim gibi Muğlalı olmayıp gönül verenleri de severim.
Ben nasıl tutkuyla bağlıysam Muğla’ya, Oktay’ın da sonsuz bir motor sevgisi vardı hep içinde. Uzunca bir süredir ertelediği ve bu konuda yaptığı detaylı araştırmalar sonucu 10 gün önce atılganına kavuştu sevinçle. Biraz tedirgin ve fakat son derece hevesli 3 günlük iznimi fırsat bilip, ilk uzun yolculuğumuza çıkmaya karar verdik geçen Cuma.
Yola çıkmak; hele ki güneye inmek asla doyamayacağım, ‘aman yoruldum, bu seferde evde kalalım ya da bugün olmaz yarına erteleyelim’ demeyeceğim bir olgudur benim için.. Bugün de 70’ imi de geldiğimde de değişmeyecektir bilirim.
Sabah 6 sularında uyanıp, küçük bir kahvaltı ve yurdum kanallarından hızlıca hava durumu kontrolü yaptıktan sonra arka bahçedeki YBRimizi doldurup ÖZGÜNEV kediciklerinin uğurlamasıyla 06:50’ de startı verdik yol için.. Bu sefer rotamız Göcek, mola sayısı esnek, mesafe 300 km idi.


















Yola çıkmadan önce okunan onlarca forum ve blogdaki öneriler yol aldıktan sonra kişinin kendi tecrübelerini yerini bırakır olurmuş onu anladım.
Misal;
- Yol ne kadar az, zaman ne kadar geniş gibi görünse de ort 75-80 dk da bir mola vermenin önemi..özellike oturak yeri sorunları yaşamanıza engel olması gibi,
- Sabahın erken saatlerinde tşort üstü yazlık moto-montla eylülün ilk haftası bile güneye inenlerin tirtir titrememesi için uygun giynilmesi,
- Sonra ekipmanın sağlam olması, güvenlik için asla şortla yol almamak, seyir halindeyken vizörün kapalı olması,
- Bir de benim min. dediğim yol boyunca max. a döndüğü hissettiğim alınan kıyafet sayısı.(bikini, şort , t-şort, d. fırçası,şampuan, terlik, havlu, uzun kollu yeterlidir her daim)

İlk mola. Kısa ve ihtiyaca yönelik, yola devam edeceğiz az sonra.



















Benim aklımda bir sonraki molanın kurguları geçmeye başlıyor sıcak börek ve kan kırmızı çayla. Böreğin yanına bir de boyoz sıkıştırıveriyoruz yumurtasız  bu sefer ama


Benzinlik molası, Çine kahvaltısı derken giriveriyoruz canım Muğla'ya ve ilk ritüelimiz olacak mavi tabelalı kareyi ekliyorum arşive.









Durmadan devam edilen yolda Gökova kavşağı ve biz.

Önceden hedefi koymamış olsak seçim için en zor ayrımlardan biriydi bu bence. Köyceğiz, Antalya, Marmaris, Fethiye, Datça sapağı..biz soldan devam ediyoruz rotaya.

Ve Oktay'ın kendini serin sulara bıraktığı ismi maalesef belleklerden giden, serin sulu Muğla köyü














Bu da biz ona bakmazsak o bizi hiç taşımaz söylemleriyle YBR sulayan adam fotosu. 
Hem aç karınları şenlendirmek hem de Köyceğiz'i görme meraklarıyla dalıyoruz beldeye..bizi çıtırsıyla hamsi tava buyur ediyor lezizce.

Dalaman demek varışa süper az kaldı demekti bizim için.
En sinsi tabela bizi yoldan çıkarmak için mavice göz kırpan, kanmadık ona.





Ve güzel Göcek'e varış anı..





Varlık demek,60 yaş üstü beyfendilerin kırmızı ayakkabı giymesi, hanımlarında gösterişli şapka takmasıymış anladık.

Sahibinin akıcı fransızcası, Oktayın önündeki nefis pideyi yapan Göcek Pide salonu Güveçte kuru fasulye ve kiremit köftesiyle de gönlümüzde taht kurdu.

Geçirdiğim bu 3 gün Muğla’ da yaşadığımız ve yaşayacağımız yüzlerce mükemmel günden sadece bir kaçıdır bizim için belki de en güzelleridir? Kim bilebilir.
























Hiç yorum yok: