12 Ocak 2011 Çarşamba

Bu şehre şimdiden 'Dost' diyeceğim

Günlük konuşma dilinde 'çok güzelmiş' demekten öteye gidemediğimiz, hakikatte envayi çeşit sıfatı hakedecek, engin yerlerdeyiz aslında. Bizlere her anlamda uzak, böyle bir coğrafyada nefes alıyor olmak bile ara ara şaşırtır oldu beni. Herkes için anlamı, tanımı farklı olan şehirler..Kimine kadın kimine boğucu kimine gösterişli ya da kirli görünen bütün şehirler beni dönüştürüyor hep, yoğurup duruyor hatta.

Bu kez 'kadim dost' temasına yeni anılar eklemek için yine yeni bir şehre yola çıktık. Antep deyince İlkay, İlkay deyince yemek, yemek deyince akla Antep'in gelme paradoksuna dayanamayıp 5,5 saatlik yolu göze alıp haftasonu güzel Antep'e gittik. Sevgili Gaye ve İlkay'ın yanına..Bizim gibi yaklaşık 8 ay önce yeni ev, yeni hayat, yeni şehir startını veren can dostlarımıza.
Masanın en başında duran kahke isimli miss kokulu doyumsuz kurabiyeler ve yine Antep'e has, çay olarakta içilebildiğini öğrendiğimiz zahter isimli zeytinyağına banarak tüketilen, leziz baharatla yaptığımız ilk kahvaltımız:) Şehri görmek için yola düştüğümüzde Antep'in büyüklüğü ve gelişmişliği hakkında hiçbir şey bilmediğimi farkettim. Gaziantep, şehir planlaması, 1500.000’luk nüfusu, caddelerinden geniş kaldırımları, 3 üniversitesiyle batıdaki şehirlerle yarışabilecek konumdadır adeta.
Lakin bu güzel şehrin modernleşmiş yüzünü hem kötü hava koşullarından dolayı hem de bilinçli olarak fotoğraflamadım. Her yeni yerde olduğu gibi burada da tarihi yerler ve yemekler önceliğim oldu.
Üstteki kareler Bakırcılar Çarşısına aittir. Antep'te baharat, tütün ve hasırcı gibi farklı isimlerde Antep'in mimarisini ve mesleklerini yansıtan birçok han ve çarşı bulunmaktadır.



İşlenmesi en zor ve zahmetli olduğu söylenen Antep bakır işlemesi örnekleri.
Bizim oralarda yazma veya tülbente ismini vermiş olan 'yemeni'ler burada ayağa giyilen bir ayakkabı çeşidinin adını almış ve ayrıca ceylan derisinden yapılan bu el emeği göz nuru ayakkabılar zamanında TROY filminde kullanılması için ihraç edilmiş.

Olmazsa olmaz kebap ve tatlı ziyafetlerinden önce çeşit çeşit baharatlara ev sahipliği yapan Baharatçılar Çarşısına geçiyoruz. Antep'in ismiyle anılan, nereye bakarsam bakayım kaçamadığım ve bayıldığım fıstıklar selamlıyor bizi.Antep halkının iki şekilde tükettiği tarhana mevcut. Çorbalık ve çerezlik. Tarhana cipsi de denen bu hafızamdaki cipsten oldukça uzak çerezi denedim ancak bir daha yemek ister miyim bilemiyorum:)

Üzeri dut veya üzüm pestiliyle sarılan leziz fıstıklı muskalardan seçmeler.Yöreye özgü nefis üzüm pekmezi.
Yemek üstü tatlı alışkanlığımı es geçip yeme içme konusunda kendimi tamamen uzman ellere bırakarak önce eşsiz tatlı 'dolama' ardından kebap yemek için İlkay'la buluşuyoruz.
Fırından yeni çıkmış, baklava ve antep fıstığına uzak bünyelerin bile içine mutluluk yayacağı garanti olan, içinde yeme talimatı bulunan 'dolama'larımız geliyor masaya.
Şu yaşıma kadar yediğim tatlılar içinde asla baymayan en süpersonik güzellikte olan budur diyebilirim. Antep mutfağının neredeyse tamamı ete dayalı yemeklerden oluşuyor ve tabii onlara lezzeti veren binbir çeşit baharatla birlikte. Akşam yemeği için 'Otantik olsun bizim olsun' isteğimize cevap veren ev sahipleriyle birlikte Antepevi'ndeyiz.Gelen menüden her ne kadar yiyeceğim kebabı seçsem de yine yol, yordam, usûl bilen erbaba bıraktık işi. Açılışı yöre yemeklerinden yapımı son derece zahmetli nefis yoğurtlu 'yuvarlama'yla yaptık. Ardından yediğim tek porsiyonluk içli köfte sonrası Antep yemeklerinin içinde en meşhurlarından biri olan Ali Nazikle buluştum. Ve Oktay'sa lokum kıvamlı patlıcan kebabını seçti.
Zaman kısa, hava yağmurluydu. Göremediğim müzeler, tarihi evleri ve ünlü Antep kalesi için ilk fırsatta tekrar gelme sözleriyle Antep’ten ayrıldık. Hepimizin başka başka yol haritaları, hayalleri varken ve İzmir ve Vezirhan'dan sonra zincire eklediğimiz bir sonraki durak Antep olabilmişken kim bilebilirki sonrasını.

6 yorum:

purplelife dedi ki...

Deniz'im aferi,n güzel bir çalışma olmuş, gitmiş kadar oldum. ''Baklavayı yemeden önce ısıtınız.'' cümlesini okuduktan sonraki şaşırma efektime anneme bu cümleyi okuyunca o da katıldı. Nasıl oluyor ki acep? En çok onu merak ettim:)

Sadık dedi ki...

biz ayıptır söylemesi fırından çıkar çıkmaz yeme şerefine nail olduk ancak soğuk olması durumunda hafif ısıtmak lezzete lezzet katması açısındanmış, öğrendik. Anneye selam ederim:)

Unknown dedi ki...

Ne diyebilirim bilemedim. Harika tanımlamışsın o kısacık zamanı. Bu tarafından bakınca çok da fazla şey sıkıştırmışız o vakte. (:
Dostuma selamlar, en kısa sürede tekrar görüşmek üzere!

gaye dedi ki...

Denizcim, okuyunca tüm anılar daha da netleşti zihnimde...Şehirleri sevdiren içlerindeki insanların sıcaklığı, ben Mardin'i çok seveceğimizden eminim şimdiden. Hiç ummadığımız yerlerde de olsa biraya gelebilmek çok keyifli, bu hep böyle sürsün dilerim ki. Ayrıca blogunu çok sevdim, yazmaya devam et sözcükler çok yakışıyor sana!

Sadık dedi ki...

Güzel dileklerinize katılıyor, yorumlarınız için çokk teşekkür ediyorumm. Özlendiniz a dostlar!♥♥♥

paasche2627 dedi ki...

''şehr-i dost sakinlerinden bir garip Orhan Veli'yim kıvamında adı Anadolu'nun tüm sokaklarında çınlayan ilk okul birinci sınıfta fişlerde sürekli bak diye diretilen ben,size ilk olarak şehrimizi bu kadar güzel ve gurur veren cümlelerle anlattığınız için müteşekkirim.üslubunuz ve seçtiginiz sözcükler kalbinizdeki şemş ahengi gibi parıldıyor ve kelimeler sanki bir Anadolu türküsü eşliginde dans ediyor. lakin nacizane olarak size biraz gönül düştüm antep'i çok güzel anlatmışsınız ama gazi unvanını alan o şehrin,sizin dost şehri dediğiniz,halkının misafir perverliğinden ve o anadolu halkındaki sıcaklığından bahsetmemiş olmanız dolayısıyla.gazi ayın tepe şehri öyle bir nadir şehirdir ki merkezinde yahudi göbeği gibi sivrilen tarihi,türkülere bile malzeme olmuş antepli deyimiyle ''GALASI'' şehrin tarihininin ne kadar eski ve köklü olduğunu gösterirken bunun yanısıra hemen yanı başında bugday tarlalarında biten mor dikenler gibi modern ve çağdaş gökdelenler artık ayrılamayan birlik olmuşlardır.iyi günler ALİ ŞAHİN